10 Temmuz 2010 Cumartesi

Merhaba

Hiç düsündünüz mü yada bilen var mi içinizde
"merhaba" ne anlama geliyor diye?.
Çok ilginç bir o kadar da hos ve sicak bir anlami varmis meger.
"merhaba" aslinda farsça kökenli olup
"benden size zarar gelmez" anlamina geliyormus.
Çok hos degil mi?
Bunu ögrendikten sonra karsimdaki insana merhaba demek daha bir
anlamli benim için.
Su an bu mesaji okuyan herkese " merhaba"

Değişiklik

Nerdeyse altı ay olmuş yazmayalı.Konuşmak istedim birileriyle ama pek konuşacak birisini bulamadığım için yazmaya karar verdim.Burda hayat sıradan.sıradan ama sıkıcı değil.Yapacak işler bulsam sıradan da olmayacak.yani burdayken gözlük yapmayı ya da işle ilgili başka şeyleri öğrenebilirim,böylece vakit geçer.ama aslında benim vakit geçirmek gibi bir derdim olmadığı için bu tür şeylere de vakit harcamıyorum.Sürekli gözlüyorum insanları.çok da sürekli olmasa da fırsat buldukça;özellikle de yaşıtlarımı.hayat kaygısı olmayanlar kendinden gayet rahat ve emin şekilde geziyorlar,vakit öldürüyorlar ama ileride ne yapmayı planlıyorlar bilmiyorum.genelde yaptığım tespit ise kimsenin yani aslında neredeyse kimsenin ailesine karşı benim kadar vakit ayırmaya çalışmaması.bunları yazarken bu bir gerçekmiş gibi geliyordu ama şu an aklıma geldi ki 4 ya da 3 ayda bir ailesini gören birisi için bu çok da değilmiş aslında :) belki bu kadar sık görmesem onları o zaman rahatsızlık duymazdım bundan.Konudan kaydım ,biraz dağınık oldum ama kafamdakileri yazmadan önce biraz daha bizimkilerden bahsetmek istedim;
Babam çok sakin,anlayışlı ama uyuz bir tip.bana karşı tamamen hoşgörülü ve asla hayatıma müdahale etmek istemiyor.Bu açıdan güzel ama diğer açıdan benim gözümde zihni yeniliğe kapalı ve ufku dar.her ne kadar iyi bir patron, anlayışlı ve sözü açık bir işveren olsa bile; konuşmak istediğimde konuşamadığım, yaptığı her yorumda aynı şeyleri tekrarlayan, benim açmaya çalıştığım konuları tıkadığını fark edemeyen bir baba. Bu kesin ve net bir şekilde Azra Erhat'ın Mavi Anadolu kitabını okurken anladım. Deniz kenarındayken kitabı eline aldı ve aşağı yukarı 2 dakika kadar inceledikten sonra yere bıraktı.Sarmadı mı dediğimde de,"Hep aynı hikaye, Halikarnas Balıkçısı aşağı Halikarnas Balıkçısı yukarı" dedi.oysa ki ayırdı o 2 dakkayı 10 dakikaya çıkarsa,Halikarnas Balıkçısına özel olarak yazılmış o 10 sayfalık özel bölümü okusa,bugün bizim Bodrum'u beğenmemizin arkasında yatan en büyük ismi tanımış ve ona ait hikayelerin anlatılmaya değer olduğunu anlamış olurdu.Neyse onu da böyle kabul etmek lazım.Onla ilgili kafamdaki bir başka değişiklik de yaşıyla ilgili oldu.Tatilde tanıştığım ve bira içtiğim,rakı davetini defalarca geri çevirdiğim Çetin amca meğer babamdan 13 yaş büyükmüş.Senin baban gençmiş oğlum dedi bana çetin amca,ve ekledi ama çok çökmüş.Eskiden üzülürdüm yaşlı diye babam,ama şimdi ben de kabullenmeye başladım babam gençmiş benim diye.