31 Aralık 2007 Pazartesi

o kadar eğlendim ki dayanamadım kopyala yapıştır kodum zamanınız varsa okuyun mükemmel değiller ama bi tebessümden öteye gidebilcek olanlar var

1) ..yy..______:
adamın biri banyoya girmiş
(B) aLCHEMY (pi) // the dude abides \\ hayat üşenerek geçio ne güzel.. :
ölmüş mü :)
..yy..______:
şampuanı dökmüş ve şampuan köpürmüşş
..yy..______:
neden?
..yy..______:
daha su dökmeden köpürmüş yanii
..yy..______:
nedenn
(B) aLCHEMY (pi) // the dude abides \\ hayat üşenerek geçio ne güzel.. :
adam kuduzmuş :)
(B) aLCHEMY (pi) // the dude abides \\ hayat üşenerek geçio ne güzel.. :
sampuan bozuk muş ?
(B) aLCHEMY (pi) // the dude abides \\ hayat üşenerek geçio ne güzel.. :
sampuan şisesinde ........ varmıs meer ..uywhhh ahaha :)
(B) aLCHEMY (pi) // the dude abides \\ hayat üşenerek geçio ne güzel.. :
?
(B) aLCHEMY (pi) // the dude abides \\ hayat üşenerek geçio ne güzel.. :
bişi yazıodun sildin
..yy..______:
hayırr beaa şampaun kuru saçlar içinmiş



2)bu arada cuma namazını kim kılsın?
jack nikılsın
3)viyana kuşatması neden bitti?
çünkü atacak kuş kalmadı
4)..yy..______:
en şişman kız kimdir?
..yy..______:
FATma

bunlar en iyileri :

..yy..______:
bir adam sürekli kendini kanalizasyona atıomuş neden?
..yy..______:
çnkü kendini bi bok sanıomuş da o yzdnn


..yy..______:
delikanlı pokemon toptan çıkmaz

hizbullahın kızkardeşinin adı nedir?
..yy..______:
herbullah


muazzez abacı sahnede kıpırdıyamıomuşşş
..yy..______:
neden
..yy..______:
çnküü hatıralar sarmış dört bir yanını

..yy..______:
gökselin dayısının adı nedir,?
(B) aLCHEMY (pi) // the dude abides \\ hayat üşenerek geçio ne güzel.. :
gökkuşak
(B) aLCHEMY (pi) // the dude abides \\ hayat üşenerek geçio ne güzel.. :
:)
..yy..______:
depresyonDAYIM

Teknede Balıkla Sohbet

nedense elimdeki kitapları bir türlü okuyamadım.hatta inat ettim bunları okuyana kadar başka kitap almıycam diye ama gene olmadı gene olmadı.şimdi delicesine yeni kitaplar almak istiyorum ama elimdekileri okumadan yenilerinin gelmesini istemiyorum.ama ilgimi cekemediler onca zamandır.oysa ne heveslerle almıstım internetten onları.bi tanesi hatta koskoca 700 sayfayla bütün avrupayı gezdi ama daha yarılanamadı bile.kısacası ilgimi çekmiyolar artık.zevklerim mi eğişti yoksa ben gerçekten başka bir insan mı oluyorum anlamadım ama bugün gittim bakındım bakındım; önce yemek kitaplarına baktım,sonra gezi kitaplarına baktım ,şaşırdım kaldım aman tanrım ne kadar cok gezilcek yer var kahretsin şu okulu birileri.sonra denizcilikle ilgili bir sürü kitap buldum ama alamadım hiçbirisini.ama en çok aklımda türkiye sularında yaşayan bütün balık çeşitlerini ,resimleri latince adları ve özellikleriyle belli gruplar altında veren kitabı beğendim dedim ki içimden; keşke şu tekne kitabındaki gibi bir teknem olsa olmadı sandalım olsa,binsem gitsem en basitinden bir göle tutsam balıklarıbilsem anlasam ne olduklarını konussam onlarla ben onlara baksam onlar bana baksa.kimini yesem kimini geri bıraksam.tabi zarar vermeyecek bir olta fln da lazım..istanbul da olsam yapardım hepsini ama neyse

Sex and the City

tam geçenin en sıkıcı anları olduğunu düşündüğümde tam da uyku bastırmışken ve gene umutsuzluğa düşüp ,düşüncelerimin içinde sıradanlaşan gelgitlerimi yaşarken yine çıktı bu dizi karşıma.o kadar çok eğleniyorum ki izlerken,içindeki her karakteri ayrı ayrı tanımaya başladım artık.evet isimlerini ya da saç rengini bilmek değil konu.Olaylara nasıl karşılık verecekler,birbirlerine ne diyecekler artık tahmin etmeye başladım ve aman tanrım insan o kadar mı onlarla beraber olmak ister? Durup da düşündüm de o kadar çok okumayı sevmeme rağmen ütopik ya da fantsatik konulu diziler ilgimi çekmiyor.nerde sex and the city,friens, will and grace orda ben.ağzım açık seyrediyorum yerimden kalkmıyorum.acaba neden ? bunlar benim içimdeki bir çeşit eksiği mi kapatıyor acaba? yoksa yoksa daima sahip olmak istediğim ama hep kuşkulu olduğum ve hatta saplantı haline getirdiğim dostluklar üzerine konulu olmalarından mı kaynaklanıyor? evet sanırım cevap bu olmalı.onlarla üzülüyorum,gülüyorum hele de bi heyecanlanmam var ki dillere destan aman tanrım.beni görseniz bambaşka bi insan oluyorum.ama sahip olmak istediğim şey tam da orda.güne bu dizilerden 1 ya da birkaç tanesini seyredip girsem eminim ki bambaşka geçeçek günüm.sanki güne başlamadan kahwaltıda viski içmiş gibicesine.o kadar mutluyum ki dün yaptığım gibi yine insanları aramak istiyorum onlarla konusmak istiyorum ama hergün hergün olmaz.bu arada keşke eski sevgililerimizle ilişkilerimiz sex and the city dekigibi olsa ama olmuyor.tv dünyası işte lanet olsun.nasıl da mutlu edip ümit salıyor insanın içine.neyse beni sex and the city ye alıştıran insana duyamayacağı bir teşekkür daha..

30 Aralık 2007 Pazar

Let The Power Be With You

geçenlerde başlıklarımın çok beğenildiği yorumunu aldım.Evet başlık yazmayı çok seviyorum ve genelde ingilizce başlığa,türkçe metin yazıyorum ama genelde başlıklarım hep alıntı alıo ve türkçeye çevirince bende yaratmış olduğu etkiyi kaybediyor.ha yenden bakınca bir sürü başlığı türkçesine çevirip yazdığımı da fark ettim ama neyse.sanırım ingilizce öğrenince bütün metnide ingilizce yazabilirim:)
Daha öncede şöylemiş olmalıyım, eskiden karar vermek benim için çok kolaydı çünkü gözüm karaydı ve sanki kesin kararlar verip üstünde düşünmeyince kendimi çok güçlü hissediyordum ya da kararlarımı aldıktan sonra üzerlerinde düşünmediğim için sonrasıda kolay oluyordu.Ama şöyle bir geriye bakıp hiç dönüşü olmıyacakmışcasına aldığım kararlar ve sergilediğim tutumlar şimdiki zihniyetimle o kadar çok çakışıyorki, artık kaybettiklerimin farkına varıyorum.5 sene öncesinde yaptıklarımı artık birer hata görüyorum ve şu günlerde bu elimdeki gücü tamamen alıyor.Ne gücünü mü ? Sanırım duygularımdan ve korkularımdan arınmışcasına düşünemiyorum.Yani bir an tek başıma evde yaşamak ne kadar zevkli tamamen bana ait birdünya,içindeki herşey benim zevkimi yaşatacak tam da aradığım şey derken, daha sonra acaba tek başıma olmasam mı sıkılıcı mı olur diyorum. geleceketen korkmaya başladım kısacası, şu an yaptıklarım ilerisini ne kadar etkileyecek acaba kaçırdığım ve bir ömür boyu kavuşamayacağım fırsatlar oldu mu? artık güçlü olmak gibi derdim olmamalı ama içine düşdüğüm çelişkilerden beni kurtaracak güçe de ihtiyacım var.sürekli gelgitler yaşayarak ilerleme kaydedemiyorum gibime geliyor ve kısacası kimileri haklı,sanırım ne istediğimi bilmediğimden böyle oluyor.neyse bırakın da güç benle olsun.

27 Aralık 2007 Perşembe

Dear Santa....

küçüçüktüm o kadar küçüktüm ki evden tek başıma çıkmazdım bile.hatta dünyam o kadar küçüktü ki 3 apartman yandaki sokağa gitmek beni hem yorar hem de ürkütürdü.Yılın son zamanlarını yaşıyorduk belki de bugünkü gibi 3 gün kalmıştır sadece.istanbul'da artık insanların çok nadir görebileceği yoğunlukta kar var,her yer bembeyaz,hava buz gibi.kutuplardaki otelin bahçesine gider gibi kalın giyinmiştim.tabi yanımda yine dayım var.çıktık ve klasik bir dayı yürüyüşüyle o zaman için çok yorucu sayılabilecek bir yarım saatlik yürüyüş yaptık.Bir dükkanın önünde kıpkırmızı giyinmiş bir adam var,önünden geçerken korkuyorum o kadar korkuyorum ki,göbeği o kadar korkunç ki göbek deliği kafama bile gelmiodur o kadar yüksekte:) sonra dayım beni bırakıp içeri girdi.o koskoca bira göbekli kar adamıyla başbaşa kaldım ve bana torbasını uzatıp birşey çek dedi.önce korktum sonra çektim koskoca torbasından bişi.çeke çeke sakız çekmişim ama o kaaar tatlıydı ki.hani şu ipincecik yaywan ve uzun olan sakızlardan.eskiden brooklyn adıyla mı ne satılıodu bi pakette 5 tane falan.bu vivident çılgınlığı başlamamıştı o zaman dilinin üstüne koyardı da agzının içinde eğerdin sakızı.sonra çiğnemeye başladım.dayımada sordum dayı o adam kimdi?
-noel babaydı,emre.
-o kim ki dayı?
-a.q :)

Ne kadar büyümüşüz :)

The dude abides

artık yeni bir adım var ve hatta herkes yavaş yavaş bunu kullanmaya başladı ne güzel.bir albüm çıkartırsak benim yerime de Dude yazdırcam zaten ama dude umursuyor.aslında hiç umursamıyor gibi gözüküyor ve gerçekten bir sürü şeyi umursamıyorum ve bundan çok zevk alıyorum herkes o konuda konuşurken bana fikir sorulduğunda belki de nihilist bir şekilde dudak büzmek ya da burun kıvırmak ve karşımdakinin yüzünün aldığı şekli görmek çok zevkli :) ama bazı konulara da kimsenin tahmin etmediği şekilde önem veriyorum ama onlar gene de fark etmiyor."biliyorsun Emre senin olayın bu The Dude Abides"diyorlar.yoo öyle değil , bugün bana anlatılanları gerçekten önemsedim ama bir tepki vermedim,çünkü tepki vermemi gerektircek bir durum yok.oysa aşırı tepki göstermemden çekinmiş de ne zamandır söyleyememiş.ne yazık sana söylesen nolcak sanki.tepkimden korkmuş.ne alakası var.gayet normal.hatta bu duruma sevindim bile.neden mi çünkü hayatım renkleniyor ileride anlatacak çok çılgın deneyimler yaşıyorum.aslında farklı değilsin ama farklı hissediyorsun işte bizden hiçbir farkın yok.ama ne de olsa dude abides.bundan daha güzel kaç replik vardır ki :)

seçimler ve kader

önce çok şaşırmış bir ses tonuyla şu cümle çalındı kulağıma " ne o ! kadercimi oldun?"
sanmıyorum kaderci değilim ama belki karma.ama inandığım seçimleri kendimin yaptığı,bana seçimlerimin sunulmadığı.evet kader anlayışı belki tam olarak bu değil ama ben kaderci olduğuma inanmıyorum.
işin ilginç dün arka arkaya yaşadığım olaylar zinciri bana mükemmel bir haber verdi.yıllardır hayalini kurduğum bir haber aldım ve inanamadım hatta o kadar inanamadım ve o derece aşırı sevinç tepkileri verdim ki "hayatımda seni ilk defa bu kadar mutlu gördüm" dendi bana.evet 3 yaşımdan beri takip ettiğim,yıllardır gelmesi için beklediğim,asla geleceğine inanmadığım acaba bu sene takvimine baksam da bi konserine denk gelcek şekilde yurtdışına mı çıksam derken belki ayın belki yılın en güzel haberini aldım. Mark KNOPFLER 13 haziranda kuruçeşme arena'da :) roger waters tan sonra o da geliyor.aman tanrım.o kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum.ellerim sevinçten hiç bu kadar terlememişti.hiç dayıma bu haberi vermek için bu kadar ısrarla aramamıştım onu.peki o dedi : "biletlerin benden,en önden ne kadarsa ne kadar al ben ödiycem".."hayır dayı ne kadarsa ben ödiycem,doğum günü hediyesi sana" ben sen alo dediğinde ne dedim,doğum günü hediyen benden. iyi ki doğdun koç :)

bugün bildiğimiz şekilde hayatlarımız

aslında işin mühendislik eğitimi kısmı olmasa üniversiteyi ya da eğitim hayatımı o kadar çok seviyorum ki,çünkü bana yaşadıklarımın öğrettikleri kitaplardan aldıklarımdan çok daha fazla.Düşününce hayatımın şu andaki haliyle o kadar mutluyum ki.Hayat(larımız)ım tıpkı izlediğimiz hatta beğenerek takip ettiğimiz o diziler gibi.Aslında hep özenirdim öyle hayatımın olmasına ve şu an eminim ki gerçekten tamamen dizilerdeki gibi hayatım var.Friends,Fraiser,everybody loves raymond, will and grace,southpark ne bilim daha nicelerinde izlediğim sahnelerin aynısını yaşıyorum.mutluyum evet şu an düşününce daha da mutluyum.Aslında çok daha fazla şey yapmak istiyorum hayatımla ilgili ama bakalım ne kadarını becerebileceğim.neyse sonumuz evli ve çocuklu gibi olmasın da bana yeter :)

korku

eskiden hiçbir şeyden korkmazdım.ne ölümden ne de hak'tan.hatta en sevdiğim alıntı "I am not afraid of dying.anytime will I do,I dont mind" idi.ama sanırım ölüm korkusuyla ya da ölüm gerçeğiyle son zamanlarda daha sık karşılaştığım.Bu son 5.5.lik depremde de sallantıyı ilk farkeden ben oldum.Ve herkes birbirine bakarken ben kendimi çoktan cenin pozisyonunda bir kolonun altında buldum.asıl işin ilginç tarafı aylardır hatta yıllardır yapmadığım bir şekilde o anda Allah'a sığınmış olmam.çünkü gerçekten o an o kadar korktum ki ,ev o kadar uzun ve o kadar çok sallandı ki,sanırım 9.katta olmamdan kaynaklı direk yıkılcağını düşündüm henüz tanımadığım bu binanın.ve kendimi selavat getirirken buldum.neden bu? acaba içimde kabul etmek istemesem de hala dini bir inancın olması mı yoksa çok yakın geçmişime kadar bu ulvi konulara gerçekten bağımlı olmamdan kaynaklı ben de bir alışkanlık mı olmus.ne de olsa doğduğumuz andan beri bize gerek uygulamada gerek teoride bazı şeylerin dayatılması ve bunun artık bir çeşit refleks olması mı bilmiyorum ama paniğim geçince kendimle çok eğlendim.ve babamın dediği gene aklıma geldi: "insanlar allahın varlığını hiç umursamaz,işleri yolunda giderken ona bir kere bile teşekkür etmez ama ne zaman dara düşer o zaman yalvarır,dua ederler;ne zaman işlerikötü gider ona isyan ederler" Ne komik değil mi.Düşünsenize sizi yaratan anne ve babanıza size yaptığı her iyilik için günde en az 5 kere teşekkür etmek zorunda olduğunuzu.arada çok şeyler istediğinzde ailenize yalvarmanız gerektiğini.ne si kutsal ki bunun ?