31 Aralık 2007 Pazartesi

Sex and the City

tam geçenin en sıkıcı anları olduğunu düşündüğümde tam da uyku bastırmışken ve gene umutsuzluğa düşüp ,düşüncelerimin içinde sıradanlaşan gelgitlerimi yaşarken yine çıktı bu dizi karşıma.o kadar çok eğleniyorum ki izlerken,içindeki her karakteri ayrı ayrı tanımaya başladım artık.evet isimlerini ya da saç rengini bilmek değil konu.Olaylara nasıl karşılık verecekler,birbirlerine ne diyecekler artık tahmin etmeye başladım ve aman tanrım insan o kadar mı onlarla beraber olmak ister? Durup da düşündüm de o kadar çok okumayı sevmeme rağmen ütopik ya da fantsatik konulu diziler ilgimi çekmiyor.nerde sex and the city,friens, will and grace orda ben.ağzım açık seyrediyorum yerimden kalkmıyorum.acaba neden ? bunlar benim içimdeki bir çeşit eksiği mi kapatıyor acaba? yoksa yoksa daima sahip olmak istediğim ama hep kuşkulu olduğum ve hatta saplantı haline getirdiğim dostluklar üzerine konulu olmalarından mı kaynaklanıyor? evet sanırım cevap bu olmalı.onlarla üzülüyorum,gülüyorum hele de bi heyecanlanmam var ki dillere destan aman tanrım.beni görseniz bambaşka bi insan oluyorum.ama sahip olmak istediğim şey tam da orda.güne bu dizilerden 1 ya da birkaç tanesini seyredip girsem eminim ki bambaşka geçeçek günüm.sanki güne başlamadan kahwaltıda viski içmiş gibicesine.o kadar mutluyum ki dün yaptığım gibi yine insanları aramak istiyorum onlarla konusmak istiyorum ama hergün hergün olmaz.bu arada keşke eski sevgililerimizle ilişkilerimiz sex and the city dekigibi olsa ama olmuyor.tv dünyası işte lanet olsun.nasıl da mutlu edip ümit salıyor insanın içine.neyse beni sex and the city ye alıştıran insana duyamayacağı bir teşekkür daha..

Hiç yorum yok: