14 Aralık 2009 Pazartesi

zaman


Eski fotoğraflar buldum, hepsi bir yerlere dağılmışlar.Ama hepsini ben dağıtmışım.Dağıtmayı becerebilmişim.Hepsi eskiden bakamadığım yerlerdeler şimdi.Bugün bakabildim ama yarın belki tekrar yasaklanacaklar.Oysa ne güzel kareleri almışlar içlerine. Her biri farklı renklerde ve her biri farklı karelerde farklı insanlarla. Şöyle bir düşündüm de ne kadar fazla harcamışım onları. şimdi saklamaya çalışıyorum ama hiçbiri bana ait değil artık.
Nedense hepsinin arkasında çok güzel bir manzara var,ve en önde duran bir odak noktası.arkaya bakınca başka yerdesin ama öndekine bakınca bambaşka bir hayatta.
Ama ne arkadaki yer var şu an benim için ne de öndeki nesne.



Bazen şöyle bakınca ne kadar çabuk geçmiş zaman deriz ya,gerçekten çok çabuk geçmiş.Daha ne akdar çabuk geçer bilemem ama beni çok rahatsız eden kısmı,yaşadığım anda çok yavaş ilerlemesi,taki geçip gittiğini hatta çok çabuk gittiğini fark edene kadar.

Ne kadar güzel demişler;
"Sıkıcı bir günün saniyelerini sayarken geçmesi için zamanın,
boşa harcıyorsun vaktini
tepiniyorsun bir karış toprağın üzerinde
ve bekliyorsun birisinin ya da bir şeyin sana yol göstermesi için

Sonra koşmaya başlıyorsun zamana yetişmek için,
Yakalamak için Güneş'i
Ama O batıyor ve tekrar doğuyor arkandan
Güneş aynı güneş ama sen daha yaşlısın artık
kısacası ölüme bir gün daha yakın"
Ben Almanya'ya gitcem,Yunanistan'a ,bir de İspanya'ya.Bir ara da Kapadokya ve Efes

5 Aralık 2009 Cumartesi

mükemmel aşk


biraz tanıyanlarız bilir tropikal tatları ne kadar sevdiğimi,bunların içinde de taa Antalyalarda bile tatilimizin ortasında alıp, çekiç ve çiviyle bile kıramadığımız hindistan cevizinin yeri ayrıdır.buna bağlı olarak bir de Malibu'nun tabii ki.

geçenlerde ablam yine bilmem nerelere gittiği için ,oralardan bir dünya çikolata getirmiş.bayram ziyareti sırasında evde gördüğüm bütün tatlılardan en beğendiklerim üzerine eğemenliğimi kurup vücudumla bir bütün haline getirircesine sarmaladım onları.bunların içinde tadını ilk denediğim anı asla unutmadığım hindistan cevizli RAFAELLO da var.inanılmaz güzel bir tatlı.ağzınızın içinde geçirdiği en saniyede farklı bir tat sunuyor size.önce hindistan cevizi,sonra beyaz çikolatanın yumuşak aroması sonra alışageldiğimiz siyah çikolatamsı tat.ısırdığınız anda ufak bir boşluk çıkıyor.tam içinin hepsi boş derken bir fındığa rastlıyorsunuz.doya doya yiyin efendim ,afiyet olsun

Yapım Aşamasında

Şu sıralar sanki yapacağım çok fazla iş yokmuş gibi yeni bir karar aldım.O dda bu sayfayı yenilemek.Yazı karakterinden ,punto boyuna ,arka plandan, renk çeşitliliğine ve ,blog şablonuna kadar.Özellikle şanblon değişikliği konusunda nerden yardım alacağımı henüz bulamadım,ha bir de şu blogroll var.Yeni yeni gördüm onu insanların sayfalarında ,ve acayip hoşuma gitti .acaba onu da mı eklesem diyorum.

tabii ki şunu da eklemekte yarar var; kendimi biraz tanıyan ben bu kararları aldım ama ne zaman başlarım bilmem,hatta bu böyle kalır büyük ihtimalle.çünkü yapacağı işler birikince,yüzünce sivilce çıkartan,bir sonraki evrede evinin tavanı bile dahil olmak üzere evini temizleyen ve işlerin en çok sıkıştığı son 2 günde de yeni kitaplar alıp,yeni filmler izleyen benim en kolay kaçış yolum ne de olsa farklı alanlara ilgimi dağıtmak.

4 Aralık 2009 Cuma

kız sendromu

bazen iyi ki şu aralar kız arkadaşım yok diyorum;
şu an yurtdışında olan arkadaşlarımın %75inin kız arkadaşı var,ve bu erkelerin kaç tanesi internet üzerinden ayrı kaldıkları kız arkadaşlarına dönecekleri günü sayıyorlar tahmin edin ...sıfırı. peki aynı oran kızlarda kaç? %100....
gereksiz dramatik aşk böceği zayıf karaktersiz kimseye bağlanmadan yaşayamayan sağda solda yer kaplayan yaşam formları

sıkıntı

maalesef ki karar vermek zorunda kaldım; ben bu okuma işinden çok sıkıldım artık.okuma dediğim boylu boyunca uzanıp eline çayını,kahveni alıp kitap okumak değil.bu lanet olası derslere çalışmak.yani anlıyorum; evet herkesin yapacağı bir sorumluluk var ve benimki de bu.ama siz çalışanlar gerçekten bizden daha şanslısınız.ha ilerde çalışınca şu zamanlarıma teşekkür edebilirim ama kesinlikle imrenerek anmayacağım şu anımı.siz anabilirsiniz faka t bu benim yapacağım anlamına gelmez.hiç öyle ah be çocuğum bak şimdi diye tepeden bakan 65lik moruk tribine de girmeyin.çünkü insanlar mutlu,evet çalışıyorlar ve çalıştıkları kadar harcıyorlar yapacakları edecekleri belli.bir karşılığı var.benim yaptığım şeylerin kısa vadede hiçbir karşılığı yok.ayrıca baskısı çok.robot gibi yaşamak ya da çalışmak derler ya,kusura bakmayın ama ben tam piç gibi yaşıyorum.yani piç burda hoş kaçmadı ve doğru kelimede değil ama cümlenin akışına en sert o uyuyor diye kullandım.sabah kalk, kahvaltı yaaprken tv seret ,okula git ders çalış.hoca kaprisi çek,götü kalkık asistana kibar davran ki sana ilerde yardımcı olsun kıyak geçsin.bize anlatacağı dersi sabahın 4 ünde kalkıp kitaptan çalışıp bunu bize anlatan sonra da aynı şeyi bizim yapmamızı bekleyen ,ama bizim aynı onun gibi 6 ders daha aldığımızı unutan sikko-idealist hocalarla kendini karşılaştır.sikiyim ben böyle hayatı ama

Tanrı ile sohbetler

az önce internet üzerindeki forumlarda dolaşırken sürüklene sürüklene dinle ilgili bir tartışmanın içinde buldum kendimi.konu aslında "the root of all evil" ve "zeitgeist" adlı belgeseller ve insanların fikirleri üzerinde giderken birden bir tartışma doğmuş. ben de kopyala yapıştır yöntemi ile buraya taşıyorum.biliyorum -daha doğrusu tahmin ediyorum ki- çoğunuzun bu kavramlarla ilgisi yok,ilgisi olsa da okumaya ya da kafa yormaya üşeniyorsunuz.belki ne yazık ki bizim anlamaktan çok uzak ve bizim kültürümüze çok yabancı olan arapça etkisinden dolyıdır bu.ama ilginizi çekerse buyurunuz okuyunuz;
tartışma bir internet sitesinden alınmış.oradaki arkadaşların herbirine teşekkür ederim ama gizlilik ilkesine sağdık kalacağım için referans göstermeyeceğim;

ALINTI ;

“Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur.
Sonra göğe istiva edip de onları yedi gök olarak
düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir. „ (Bakara Suresi, 29)

ms 600 lu yıllarda gokyuzun 7 kat oldugu belirtiliyor biliyoruzki o tarihte bunu bilmek imkansiz o zamanin teknolojisi gore,gunumuzde atmosferin 7 katmandan olustugunu biliyoruz


"Göğe gelince, onu biz ellerimizle kurduk. Hiç kuşkusuz, biz, genişleticileriz" Zariyat Suresi 47. ayet

genisleticileriz derken bilimi takip edenler bilir bigbang teorisine gore evren genislemektedir

ALINTIYA CEVAP

bakara suresi 29. ayet bilimle ilgili bir ayet değildir. çünkü orada (ve kuranın diğer kısımlarında) bahsedilen 7 kat gök bütün evrendir. bir katında yıldızlar vardır bir katında başka şeyler vardır falan. ancak 7 kat olan bütün evren değil sadece atmosferdir. eh, yıldızlar ve diğer gök cisimleri atmosferde olmadıklarına göre bu ayet bilimsel bir anlam taşımaz (hatta bilimle çeliştiği bile söylemebilir).



Zariyat Suresi 47. ayet ise:

Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter. (diyanet çevirisi)

Bir de göğe bakın Biz onu kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki Biz onu genişletmeye de malikiz. (elmalılı hamdi yazır çevirisi)

Göğe gelince, onu biz ellerimizle kurduk. Hiç kuşkusuz, biz, genişleticileriz. (yaşar nuri çevirisi)

Göğü Biz çok sağlam bir şekilde bina ettik, onu genişleten Biziz. Çünkü Biz geniş kudret ve hakimiyet sahibiyiz. (suat yıldırım çevirisi)


görüldüğü gibi yaşar nuri dışındaki hiçbir çeviride "genişleticiler" lafı geçmiyor. diyanet çevirisinde ise genişlemeden hiç bahsedilmiyor (aslında sırf bu bile kuranın ana dili arapça olanların bile kuranı tam anlayıp çeviremediğinin bir ispatıdır. çeviriler arasındaki tutarsızlık çok bariz bir biçimde ortadadır).

yaşar nurinin kuranı hoş göstermek için kuranda yaptığı değişikliklerin haddi hesabı yoktur. (suç işleyen kadına hafifçe vurun çümlesini bile komple kurandan çıkartmıştır kendisi).


gelelim bence en doğru çeviri olan elmalılı hamdi yazırın çevirisine:

"genişletmeye de malikiz" demek genişletmeye gücümüz yeter demek. buradaki genişleme ile anlatılmak istenen gezegen ekleyerek yapılan bir genişlemedir. yani big bangdaki harekete dayalı kendi kendine sürekli bi şekilde genişlemeden ziyade;

"biz o kadar güçlüyüz ki evreni bile genişletebiliriz" anlamı vardır.


neden bir çok yerde tanrının bizzat kendisi (yani "ben") yerine çoğul konuşması (yani "biz" demesi) da ayrı bir konudur.

18 Kasım 2009 Çarşamba

der Mizah

ingilizcesi humour olan mizah'ın almancasınında Mizah olduğunu hatta artikelinin de "-der" olduğunu henüz farkettim :)
iyimiş

17 Kasım 2009 Salı

saat neredeyse iki olacak.ne güzel,bazen gerçekten zamanın geçmesini bazen de durup beni terketmemesini istiyorum. çoğu zaman yakalayamıyorum zamanı.insanlar nasıl yapıyor bunu bilemiyorum.dün o çok sevdiğim diğer arkadaşım geldi bize.uzun zamandır ayrı kalmıştık birbirimizden.onun hayatında "birşeyler"ddeğiştiği için evine kapanmıştı diyebiliriz;) güyahut ders çalışacaktık ama saat 23:00 de gelince en fazla 1 saat ders çalıştık.sonra ara verelim diye birer sigara yaktık.konuşurken herbirimiz bir çek de yata uzandı,elimizde kahve ve sigara konuştuk konuştuk.saat 5 olunca artık yatmamız lazım .yarın sınawımız var diye yatma kararı aldık.hep diyorum ya konuşmak çok eğlenceli.bu hayvanlar nasıl yapıyor sıkılmıyor,insanlar konuşmadan nasıl duruyor anlamıyorum.birşeyler düşünmediklerinden mi ? konuşmaya üşendiklerinden mi ?
ama koca koca kahkalarla gülüp heyecanlı heyeccanlı cümleler kurmnak,kurduğumuz cümlelerin o anki çoşkusuna kapılıp kimi zaman elimizi kolumuzu havada salllamak ,kimi zaman da vermek istediğimiz mesajı cümlelerin yetmediğinizi düşünüp gene el kolla vermek..
bilemedim ..insanın hayatında birşeylerin olması çok güzel

Sonraki blog

uzun zamandır takıldığım bir tuş var, ekranın tam sol üst köşesinde.Blogumu açtığım zaman çıkıyor.Sonraki blog.genelde tıklayıp yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorum.Ama hiç takip etmedim buluduğum ve beğendiğim blogları.Artık bir yenilik gelmiş bu tuşa.sanırım artık türkçe bloglar getiriyor sadece ekrana.ya da birkaç basışıma ragmen bana böle denk geldi bugünlük.bilemedim.ama okuyorum.size de tavsiye ederim.arada tıklayın sonraki bloga

15 Kasım 2009 Pazar

Twitter

ahaha dayanamadım ve kendime bi twitter hesabı açtım ..username kolay olsa gerek bi deneyin bakalım bulabilcek misiniz ?

Bebek Yağı

Yumuşacık ve pürüzsüz bir tene sahip olmak için, banyodan çıktıktan sonra ıslak vücudunuza bir miktar ebbe yağı sürün ve durulamadan kurulanın.

Bootie

Bu sezon Bootie yani bilekte biten botlar çok moda. Bu botları taytlarla, elbiselerle ve kot pantolonlarla giyebilirsiniz

Çaydanlık

Çaydanlığınızın içinde biriken kiraç tortusunu temizlemek için içine biraz sirkeli su koyun ve 15 dakika kısık ateste kaynatın.

Karnabahar

Kış aylarının sebzesi karnabaharda C vitamini, Potasyum, Mineral, Betakaroten ve lif bulunmaktadır. Karnabahar idrar söktürür, dalak hastalıklarına iyi gelir, şeker hastalarına faydalıdır ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur.Ayrıca kan basıncını dengede tutar ve kansere yakalanma riskini azaltır.

Fırın Tepsisi

Börek veya kurabiye pişirdiğiniz fırın tepsilerinizi temizlemek için tepsi henüz sıcakken biraz tuz serpip, havlu peçete ile ovabilirsiniz.Tuz tepsideki kalıntıların kolayca çıkmasını sağlayacaktır.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Diş Sağlığı

Sağlıklı gülümsemek istiyorsanız diş sağlığınıza dikkat etmelisiniz.Yemeklerden sonra birkaç kuru üzüm yemek diş etlerinizde bakteri oluşumunu önler ve dişlerinizi bakterilere karşı korur.Ayrıca doğal şeker içerdiği için tok hissetmenizi sağlar.

Tuzlu su

Bahar aylarında artan salgın hastalıklardan korunmak için sabah ve akşam burnunuza ılık su çekmeli ve yine tuzlu ılık su ile gargara yapmalısınız.Tuz solunum yolu ile ağıza ve burna giren mikropların ölmesine yardımcı olacaktır.

Göz

Göz çevresindeki koyu halkalar yorgun ve cansiz görünmenize neden olabilir. Koyulukları gidermek için ruj şeklinde üretilmiş kapatıcıları tercih edebilirsiniz.Doğal etkiyi yakalamak için teninizden bir ton açık kapatıcı kullanmalı ve zemini mutlaka bir kremle nemlendirmelisiniz

Step

Bir zamanlar oldukça moda olan step, kalça ve bacak bölgesindeki yağların yakılmasında oldukça faydalıdır.

6 Kasım 2009 Cuma

benim çok hoş bir odam var.sanırım evdeki en küçük oda.benim de en az kullandığım oda bu aynı zamanda.ama en çok da sevdiğim oda.daha önce burayı ne kadar az kullanıp,ne kadar az eskitirsem o kadar çok seveceğimi fark ettim.şimdi gene burdayım.çünkü salonda bana yatmaya yer yok.ama burası içinde barındırdıklarıyla tam anlamıyla yuvam gibi.bir kuşun yuvasını sahiplenmesi gibi sahiplenmişim burayı.ve buraya gelmeden daha 2 saat önce salonda otururken buraya geleceğim anı düşünüp ,heyecanlanıp,mutlu bile olmaya başladım .ve içine girer girmez beni tekrar birşeyler paylaşmaya,düşünmeye ve gülmeye sürükledi. çok seviyorum burayı ve içindekileri evet,tıpkı burada yaşayan ve beni hep aza kanaat etmeye,kendi başıma ayakta durmaya,hayattan bu kadar çok şey istememeye teşvik eden sahibi gibi
Çok, hem de çok uzun zamandır ders çalışmakta olduğum için kendi hayatım adına farklı olan hiçbir şey yapamaz duruma düştüm. Aslına bakarsam bundan hiç de rahatsız değilim. Sanırım bir şeyler ile bu kadar meşgul olmak hoşuma gitti, hele hele insanlardan yardım almak durumuna düşmeyip, onlara yardımcı olabilmek karakterimden olsa gerek bayağı hoşuma gitti. En yakınımındakilerle sahip olduğum bütün bilgileri paylaşırken, arada kulağıma fısıldanan ve yakın olmayanlarıma yardım etmememi tavsiye eden o sese biraz daha böyle giderse uymak zorunda kalacağım. ama şu ana kadar hiç de o sevmediğim öğrenci modeline bürünmeyip, bilgi bencili aptal öğrenci kimliğini sahiplenmedim.fakat şu anki durumum aslında içler acısı ve bu yoğun programın bir an önce bitmesini bekliyorum.ama öğrenci bile olsak ,bence bu kadar yıpratılmamaız gerekiyorç.buna kimsenin dur diyeceğini sanmıyorum ama birileri bunu fark etse ve sadece 1 dersle değil en az 4 en fazla 8 tane dersle boğuşmak zorunda kaldığımızı anlasa işte o zaman sanırım çok daha mutlu olcam.bilemm ne zaman ama sanırım hayat koşuşturmacası denilen şey bu..ama bunun bence daha kötü bir yanı var.içinde öğrencilik bulunmayan "gerçek hayat"ta,yapacakların ve bunların doğuracağı sonuçlar belli.mesela iş hayatı stressli ve yoruuc ama işin ve bu bağlamdaki başarın biraz belli.ama öğrencilikte sanırım bu yok.ne kadar çalışırsan çalış,çalışmadığın yer illaki olabilir ve hatta çalıştığın şeyden bambaşka bir konu gelebilir,ve adamı ters düz eder.işte bunun stresi ve kafayı yıpratması sonucu ,mitolojideki unicorn'a benzetiyor beni,tam 2 kaşımın arasında çıkan o boynuzumsu sivilceyle.insanların popomdan sonra en çok baktıkları suratımsa beni tam bir gulyabaniye benzetmek üzere.henüz bunların hiçbirisi olmadı ve umarım olmaz,işte vücüdum bu reaksiyonu göstermeden önce ben rahatlayabilirsem sanırım o zaman nefes alabileceğim tekrar

28 Ekim 2009 Çarşamba

gömlek ve rick wright

çok çok uzun zaman önce bölümden bi arkadaşım,gömlek giydiğimde çok beğenmidiğini söylemişti ve eklemişti; gömlek özellikle bu tarz gömlekler Genç tarzı ve ona çok yakışıyo,ben onunla özdeleştirdim diye. o zamandan beri hiç tshirt almadım hep gömlek aldım diyebiliriz.ve sanırım böyle bir yakıştırmayı çok kabullendim.
bunun sebebi sanırım rick wright.ne kadar sevdiğimi anlayabileceğinizi düşünmüyorum.umarım kızmazsınız bundan dolayı ama ne kadar abuk abuk bi insan olduğumu bildiğiniz için,sanırım bunun benim için önemini fark edebilirsiniz.paylaşmak istedim sadece.evet gömlek ona çok yakısıyor,sanırım bana da yakısıo biraz.hep onun gibi olmak istiyorum.umarım benim de 28 milton pound a eş gelen bir servetim olur da bunu 3 çocuğuma eşit olarak dağıtabilirim.
mekanın bir kez daha inanmadığım cennet olsun rick
giydiğim her mavi gömlek senin için

10 Ekim 2009 Cumartesi

17 Ağustos 2009 Pazartesi

son konuşma

-neden bunu yaptın?
-neyi yaptım

-neden bana yardım etmeye çalışıyorsun?
-illa bir nedeni olması gerekmiyor,sadece sana yardım etmek istedim
-neden böyle yaptığını anlamıyorum
-ne yapıyorum ki ben?

-neden tam seni hayatımdan çıkarmışken,tekrar hayatıma girmeye çalışıyorsun
-ben hayatına girmeye çalışmıyorum ama,sadece yardım etmek istemiştim
-yani benim mutluluğum için kendi mutluluğundan vazgeçmeye hazır mısın?
-evet bunu yapabilirim
-ne kadar saçma,neden kendin için mutlu olmaya çalışmıyorsun ki?
-çünkü ben bohem bir insanım ve bohem bir şekilde yaşamaktan zevk alıyorum,kendim üzülerek başkalarını ve özellikle sevdiklerimi mutlu etmek hoşuma gidiyor

-yani benim mutluluğum için kendinden bile vazgeçebilirsin?
-bak,benim içim kapkara ve ben bu karanlıktan oldukça mennunum.evet senin için kendi hayatımdan vazgeçebilirim.sadece senin mutlu olacağını bilmeliyim ama.çünkü ben asla mutlu olamayacağım.bu sadece benim.ayrıca benim için karanlık bir nevi mutluluk demek.kısacası benim için huzur beyaz değil siyah.ve biliyorum sen bu özelliğimi sevmiyosrun.ama siyah mutlu ediyor beni,senin için yaptığım herşey bana siyahı anlatıyor,ve ben siyaha ulaşıyorum ve böylece sana ulaşmış oluyorum.evet sen bunu bilmiyorsun ama benim için sen siyahsın ve siyah bana sürekli seni hatırlatıyor.işte bu yüzden senin için vazgeçebilirim.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

gelirim tabii o saatte seni havalimanına bırakmak için, son birkez daha sarılmak için sana,çünkü bu yetmedi bana.
ne kadar güzelmiş değil mi anılarımız.
şarabı da senin için aldım evet ve sana da söyledim bunu.ve ayrıca eskinin ne kadar güzel olduğunu ,ne kadar eğlendiğimizi.sen de kabul ettin.Hatırladın mı?
arkandan baktım her zamanki gibi,ama sen bakmadın.neden vurdun elini beline pişman olmuşcasına, giderken.
senin odanda kalıyorum hiç düşündün mü acaba önceden ya da şimdi "neden"?ya da düşünecek misin sonradan?
daha neler yaparım ki senin için?
bu akşam gelmem ama sanırsam. özür dilerim ama gelemem.
ama beklerim seni,
tekrar gideceğini bilsem de,
ne kadar güzeldi konuşmak
niye bu kadar güzeldi.
evet şu anda birine ihtiyacım var sanırsam
sadece konuşmak için
peki ya çakmağımı bilerek mi aldın,
dakikalarca yakmaya çalıştığımız
ve üzerinde konuştuğumuz çakmağı
sonra güldüğümüz
birlikte yakmaya çalışıp yakamadığımız
ama senin yakabildiğin
lütfen bilerek almış ol
belki de tek ihtiyacım olandır,
benden gizlice aldığın bu çakmağın
senin yanında olması

22 Temmuz 2009 Çarşamba

öss ve şampiyonları

geçenlerde internette haberleri okurken rastladım bu senenin öss şampiyonlarına..her biri birbirinden zeki ve daha da önemlisi çalışkan valla ,belli maşallah çocuklara .nerden mi belli ? çünkü adamların öyle tipleri var ki,görseniz beyinleri burun deliklerinden akmış ve oracıkta dudaklarının üstünde kurumuş da bıyık olmuş dersiniz.hade erkeklerre bıyık yakışabilir ama o kızların hali ne öyle yahu?
ben yeni bir teori atıcağım ortaya ve iddia edeceğim ki ,ders çalışmak insanı çirkinleştiriyor.beyin çok aktif olduğu için dış görünüşü güzelleştirmeye vakit bulamıyor.o yüzden odtü'de ki zeki ama daha da önemlisi çalışkan bayan arkadaşlarımızın diğer okuldaki hemcinslerin göre sahip oldukları kötü istatistiksel veri de burdan kaynaklanıyor olsa gerek.

walla umarım kızım olmaz.çünkü eğer kızım olursa okutmayacağım.sırf çirkin olmasın diye.evet çok şekilciyim haklısınız ama çağımızda ambalaj herşey.içindekiler kısmını kim okuyor ki?

oopps! bloga bir haller olmuş değil mi?

afiyet olsun efendim.
her ne kadar açık renkler koyu renkli arka plana göre daha fazla enerji harcasa bile sanırım çevre duyarlılığı konusunda bu bilgiyi görmezden geleceğim.
ben çok beğendim umarım siz de beğenirsiniz.
bloguma yaz geldi..

Leonard Cohen


ilk defa dikkatimi yeni çıkan "live in london " dvdsi ile çekmişti cohen.sonra tabii ki dvdyi almadan önce internetten indirip deneme dinlemesini yaptım.ve bayağı beğendim.hatta neden bu kadar genç keşfettiğimi sorarak kızdım kendime.bence tam bir uzun yol şarkıcısı cohen.arabanla yolda giderken sessiz sakin dinleyip bir elinde de çayını yudumlayarak sakin sakin sürüceksin arabanı.ha tabii yanında bir de hayat arkadaşın olsa hiç fena olmaz.neden mi? neden bilemedim ama bu adamı her dinlediğimde hep bir kız arkadaş hayali beliriyor kafamda.sanırım o yüzden :) belki kendisini ve tarzını kafamda etiketlerken,tutup bob dylan ve joan baez'in yanı başına koyduğum içindir.zaten hepsi halk ozanı değil mi? ha burda şunu sormak da lazım.bizim halk ozanımız kim? aşık veysel,deli nezihi,şapşal şinasi falan..te allahım...neyse

daha önemlisi şu soruya gerçek bir cevap bulabilmek isterdim:acaba neden ben her cohen dinleyişimde ağlamak istiyorum.o kadar da hüzünlü değil şarkıları.anal sexten falan bahsediyor ama ben adama bakıp ağlamak istiyorum işteçsanırım o kadar yaşlı olmasına rağmen hala sahnede olması ve o hafif seken ve aksak çalışan bedeniyle enstrümanların hızına uymaya çalışmadan sakin sakin kendince dans etmesi yüzünden.bir de şarkı sırasında cohen susup,sırayı solo atacak ya da arayı dolduracak müzisyen arkadaşlarına bıraktığında onlara öyle bir bakış atıyor ki her seferinde...umarım konserine gittiğimde aynı bakışı bana da atar..

ha evet az önce konserine gitme kararı aldım..sanırım 1-2 ya 4-7 ağustos tarihleri arasında bi zaamanda.istanbul harbiye açık havada.ama kesinlikle 3 ağustosta değil..

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Hi ,Emre !

msn gün içinde en çok kullandığımız internet hedesi ya,ve de bizler cok mesgul insanlarız ya...
işte o yüzden gün içinde bilmem kaç kere msn e girip ,maillerimi kontrol etme gibi bi takıntım var.ama hotmail hesabıma her girdiğimde ,o ana sayfada çıkan Hi,Emre! mesajı beni benden alıyor.
tamam tanınmak ve kendi isminle hitap edilmek insanı özel hissettirabilir ama o her merhabadan sonra ben de bir merhaba demek istiyorum ama kime,neye.
kısacası uyuz oluyorum.ulan sen kimsinde bana sürekli hi ,emre diyorsun.bi de cumhurbaşkanı falan olduğunu düşünsene.herkes sana cumhurbaşkanım,reisim falan diyor ama bilmem nettimin interneti Hi,abdullah diyor sana.şaka gibi .hiç saygı,hürmet yok bu internet aleminde...
hi,Bill...

22 Haziran 2009 Pazartesi

cemcük zihniyetli okulum

türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde okuyoruz.aman tanrım burdaki insanlar sadece beyin.kafalarının içindeki nöronlar sıradan insanlarınkine oranla %100 daha hızlı çalışıp,birbiriyle %150 daha fazla bağ kurup bir ağ oluşturmuşlar.owwwww.
ama bu okulu her nekadar diğer üniversitelerden daha üstün olsa bile gene de bok götürüyor.mesela bilkentte kullanılan ders seçme programı neden bizde kullanılmıyor? bir ders aldığın zaman haftalık plan üzerinde hangi derslerle çakıştığını görebiliyorsun.ama yok amcamlar bizim zihnimizi sürekli çalışır durumda bırakmak için, böyle günümüzün çağdaş fırsatlarının ve teknolojilerini kullanmak istemiyorlar.ya da okulda olan bir olayı ,okul içindeki herkesin mailllerine yollamaktansa kendi resmi sitelerine bile kkoymuyorlar.

ha peki not olaylarına gelince? bizden her otta bokta tahahhüt isteyen,mesela sınava girmediğin ya da uyuya kaldığın zaman senden rapor ibrazı bekleyen,üstelik bulduğun rapor -Güvenilir- değilse,bu sorğulamayı kendi kafalarında yapıp buna karar verip raporunu kabul etmeyen okulum,kendi sikik beyanlarına neden uymuyor.saygınlığını nedne böyle çöğe atıyor.çünkü saygınlığını çöpe falan atmyor.sizler bizler,ne değişecek abi boşver dedikçe bunlar işin bokunu çıkarıp bizim suratımıza sıvıyor.
konu ne mi ?
The Grades will be announced on 22.06.2009 at 12:00.
konu bu ?
peki şu an saat 12:24
ben noytumu öğrendim mi ?
hayır .peki ne dediler?
The Grades will be announced on 22.06.2009 at 12:00.
saat kaç 12.24!
sen üniversitesin be ayıp be..
madem yetiştiremiyorsun.o zaman deme bunu ?

17 Haziran 2009 Çarşamba

İnsan hissedermiş

çoğu zaman kan bağı yüzünden yürütülmek zorunda olan akrabalık ilişkilerinin gereksiz ve zorlama olduğunu söyleyip,kan bağım olmasa da, etrafımda bana akrabalarımdan çok daha yakın olan "gerçek akrabalarımın" varlığından bahsetmişimdir.
ama 16 haziran'ı 17sine bağlayan gece içtiğim biralara 3 tane de fondip eklenince, gecenin bir yarısında pat diye uyandım, bütün bir gece boyunca sanırım hayatımda ilk defa gece 2:30 dan sonra uyuyamadım ve uyumak adına kitap okusam bile ,okumalarım işe yaramadı ve ben yarım bıraktığım 2 kitabımı da bir gecede bitirdim.
Ama işin ilginç yanı şu; bütün gece kitap okurken sürekli kitabı bir kenara bırakıp hasta olan ve geçmiş olsun demek için aramak zorunda kaldığım amcamı düşündüm.neden bilinmez.sonra bu gece boyunca beni bir korku kapladı.evet yaprak dökümü baba tarafında başladı dedim kendi kendime.ve sıra babama da gelecek.evet birden bununla yüzleştim.neden bilemiyorum.ve babamın ölmesinden ve onu kaybetmektense, annemin ve benim babam olmadan hayatlarımızı nasıl devam ettireceğimiz konusuna takıldı aklım?
ve daha da önemlisi dün gece bir karar almıştım.insanlar gidiyor.herkes farklı şekilde gitsede.ve ben biraz daha kalabilmek için,dün gece alkolü ve sigarayı bırakma kararı aldım.e n azından azaltmaya kesin kez karralıyım.zaten bügün içtiğim 2 sigara da sanırım bu konuda atılmış ufak ama başarılı bir adım.dedim ki sigara ve alkol bile kullanmayan amcam bile bu kadar riskliyse,benim daha dikkatli olmam lazım
VE işin ilğinç yanı.bu yüzden dedim insan hisseder diye.sabah 8 de annem sadece bir tek şey için arar.kötü haber vermek için.ve doğru çıktı.2 3 gün önce "amcanı bi ara, konuş biraz hastaymış" diyen annem bu sabah "amcanı kaybettik olum.atla uçağa gel cenazeye yetiş" dedi.ben tabii ki gitmedim.annem defalarca arayıp biletimi kendi almaya bile kalktı.ama babamdan hala ses yok.sanırım yarın gitcem.bu gün gitmeme sebebim tüm o hezeyanı yaşayıp,inanmadığım bir törenin bir parçası oluıp,insanlara olmadığım ama benden olmamı istedikleri bir kabuğa bürünmeyip,yapmacık davranmama isteğimdi.o yüzden tanımadığım,
tanısam da hatırlamadığım,sanırım beni bir kere bile aramayan amcama,burdan sadece bir kereye mahsus olarak,rahmetler olsun,huzur içinde yatsın demek,kan bağımın ve bu gece birden hissettiklerimin ve düşündüklerimin bana verdiği sorumluluk duygusu.
evet amcamı hissettim galiba,bir garip oldum ama asıl hissetmek istediklerimi hissedip ,kan bağım olmasa da onların yanında olabilcekmiyim.belki olamayacağım ama bu onları daha çok sevdiğim ve acı anlarında kesinlikle yanlarında olacağım gerçeğini değiştirmez.
umarım insan hisseder ama sizi de hisseder,kendinize iyi bakın.

13 Haziran 2009 Cumartesi

dışarda şimşek çakıyor,gürültüsü ise şimşeği fark etmeyenlere yagmurun haberini getiriyor. Blki şu an bir yerlerde kimileri yagmur altında ıslanmaktan zevk alarak yumuşak ve yavaş adımlarla ilerliyor,yagmurun tek bir damlası saç köklerinden alınlarına inip gözleriyle buluşana ve göz yaşlarını oluşturana kadar. Kimileri de ne yağmuru ne de ıslanmayı seviyor..sanırım onlar ağlamaktan da korkanlar oluyorlar.bense oturmuş yağmuru bekliyorum.acaba yatağımda uzanmışken tepemden aşağıya yağsa.tam odamın içinde.Nasıl hissederdim ?

insanlar gitmeye başladılar fark ettiniz mi ? ve dahası da gelecek.ama gidenler değil gelenler.dahası gelecek olan, daha da fazla insanın gidcek olması.ben de gidiyorum.ama benim ki daha yakın.şimdilik.birkaç adım öteye gidiyorum.yapamadıklarımı yapabilmek yapmak istemediklerimi yapmamak için.en azından bir kez daha.yapmak istediklerim ise birer yığın olarak karşımda.umarım hepsini yapabilcek vaktim olur.

Vedalar acı ve keder yüklü olmak zorunda değiller.aslında onlar da birer mutlu hayatın başlangıçları.ama nedense insan o an mutlu olmasına rağmen,iş ayrılığa gelince biraz karamsar havayı katıyor yaptıklarına, istemeden de olsa.

benim veda şeklim ise bambaşka.oturup geçmişi düşünmek,en sevdiğim şarkıları dinlemek.geleceği düşünmek mutlu olmak.geçmişi düşünüp üzülmek. ve önemli parça hayatımdaki.sanırım müzik.sevdiğim müzikler.bana kalsa beni ben yapan,etrafımdakilerle onlar farkında olmasa bile kurduğum bağı sağlayan,onlarla konuşmamı şeklillendiren,kafamda ilk notlarını verdirten notalar bütünü.işte bu yüzden şimdi de gidip müzik dinleyeceğim.sadece müziği.yazdığım notlarda geçen dizeler,öptüğüm,kokladığım,sarıldığım,güldüğüm ve aynı zamanda üzüntülerimi paylaştığım müziği.bakalım bu sefer nerelere götürecek beni ?

4 Haziran 2009 Perşembe

minimini böcük

bugün allaha inanasım geldi.şaka gibi di mi.ama çatı da yemek yerken kolum bi gıdıklandı,kaşındı birşeyler oldu.baktım baktım göremedim ne olduğunu.sonra dikkatli bakınca kolumdaki hergün yağmur yağan, sonra güzel kokulu beyaz köpükten oluşan karın birikip yağmurun yerini aldığı ve ardından gelen daha şiddetli yağmurla yenden eriyen karın bulunduğu tropik ormanları birer kıl yumağı olarak üzerinde bulunduran kolumda yemyeşil ama minimini minancık bişi gördüm.sonra dedim ki,ulan bunun 1 gözü olsa ,yürümek için 4 ayağı olsa,e bide yemek yemeli,yediğini atmalı falan.dedim bunu bir insan yapamaz.doğada olsa nasıl olmuş bu? bizi kim yaratmış,bize bu beyni vermiş ama bu hayvana neden vermemiş.en sonunda beni taa yukarlara götürdü.ulan dedim.nasıl yapmış ya ,helal olsun tek tek uraşmış falan,nasıl kurmuş bu düzeni bla bla blaa...sonra dedim ki; ..yaaa bi git..

öneriler

öneri 1) ben evlenip çoluk çocuğa karışmayım ailedeki kuzenlerimi çocuklarım gibi severim,onlarda beni kardeşleri gibi benimser ,uzun süre berabercene yaşarız ,hep gelip kapımı çalarlar,yaşlanınca da bana bakarlar
cevap 1 ) nahhhhh..sana niye baksınlar.adamların kendi ana babaları var.ayrıca neden böyle birşeyi istiyorsun ki.sana bakmalarını falan
öneri 1.a ) yaşlılığın getirdği gerçekçi göt korkusu

öneri 2 ) ben beni çok seven birine bir kağıt imzalayayım,tüm haklarımdan vazgeçtiği için o beni ötenazsin ben yaşlanınca
cevap 2)la bi siktir.

öneri 3 ) ben bu anamların gözlük işini şirket boyutuna taşıyayım,nasıl olsa iş hayatına hakimimim,econ dersinin de aldım.her bi bokunu biliyorum.dostlarla beraber çalışır semeresini yeriz.econcu var ,mühendis var,insan kaynakları uzmanı var,insan ilişkileri uzmanı var,var allahım var,ben de çay servisi yaparım
cevap 3 ) hayat o kadar kolay olsaydı,sen şu an hermafrodit bir canlı bile olabilirdin.

öneri 4 ) bir dalış okulu açayıp demre de bodrum da falan.herkes gelsin.mutlu mesut yaşayalım.
cevap 4 ) kendini boka batırdığın yetmedi insanları da mı bok çukuruna sokuyosun

öneri 5 ) ben müzisyen olcam,rock star olcam bi sürü para kazancam
cevap 5 ) çocuk sen hala akıllanmadın de mi

öneri 6 ) o zaman ben ispanyaya gidip esmer ama latin kadar esmer olmayan hatta beyaz tenli bir yahudiyle evleneyip,çocuğum istediği semavi dini seçsin.
cevap 6 ) o zaman yatağına şeytanı da çağar,belki ateist olcak çoçuk!

öneri 7 ) yakında.....

yeni evim

yenden çok heyecanlıyım,zaten hep genel olarak da çok heyecanlı bir insanım,hemen herşey biran önce olsun istiyorum.sanırım heyecanlının dışında seri kanlı ya da ona benzer sıcak ve kanın biraraya getirdiği başka bir sıfat var.ama bu dilin ana dilim olmadığı düşünülürse ,bu sıfatı yaklaşık 2 haftadır düşünüp hala bulamamış olmam yadırganmamalı.
burdaki düzenim bitti ve ben artık eve geldiğim ve evden çıktığım her anda içeriye şöyle garip ama mutlulukla bakıyorum.burası benim için köhne bir yerdi,zaten hayatında genelde lüksü ve konforu seven genel ve sıradan insan çerçevesine uyduğum için bu normal bir durum.şu an yeni yeni evler bakıyorum.ama ne evler,sanırım anne baba parası yemeye son vermek zorunda kalcağım zaman asla içinde oturamayacağım villalar,tripleksler,apartman değil saray daireleri:)
ha bi de selinlerin evi gibi bir ihtimal geldi aklıma bugun.çok güzel bir ev.içinde sanırım 3 küşü yaşayamayız gibi duruyor ve ben tek kalırsam da parasını nasıl öderim bilemedim açıkcası.ama gene de gözümü kapayıp içinde kendimi hayal etmem çok hoşuma gitti.o laminenet parkeler,saten boya çok güzel bir mutfak,temizlediğinde bile pis kalan halılarımın yerinde sadece tahtayı hissedebilceğim zemin,ama içini doldurup köpüklerle oynarken white russianımı içebilceğim bir küveti yok.onu da artık istanbul'a gittiğimde yaparım.bi keere çoook güzel manzaralı bir balkonu var.zaten duvar köşesindeki örümceği 3 saat izleyebilen ben için sanırım bu manzara beni bir gün kitler .yane ben o çerçeveden kar yağdığı zamanlarda baktığımı hatırlıyorum da ,diyorum ki hala o resim gözümün önüne gelebiliyorsa iyi olmalı :)
işte bakalım gene kafada planlar,planlar ve planlar.artık daha da yalnız kalabilmek istiyorum sanırsam evimin köşesinde tek başıma oturabilmek,salonun bir köşesine sıkıştırdığım o ptt öünnden alınmış eski usül tahta masanın üzerinde notlar,duvarda resimler ve anılar ve biraz da escher.
hayat hep güzel mi değil ama sanırım spontane yaşamı çok seven ben için böyle değişiklikler hemen modumu sims oyunundaki gibi +100 e çıkarıyor.düşünmek bile yeter.ama şimdiden kendimi biraz fazla kaptırdığımı hissettirdim ve genelde böyle olduğunda sonuç hep benim istediğimin tersine çıkıyor.bakalım görücez,yarın kirayı öğrencek selin benim için umarım uygun olur ..

3 Haziran 2009 Çarşamba

sanırım bir veda

Bu kapıyı çalmayalı çok uzun zaman olmuştu.en son ne zaman gelmiştim buraya hatırlamıyorum.Ben olarak 2 sene önce neredeyse ama büründüğüm başka kimlikle sanırım 4-5 ay önce.evet ondan önce de bu kapının önünde yine sahiplendiğim başka bir kimlikle bulunmuştum.şimdi konuşmaya çok ihtiyacım var.tüm o yaptıklarımızdan,ortak anılarımızdan konuşmak,tekrar gülebilmek,tekrar içip sarhoş olup yanında dertlerimden çekinmeden bahsetmek istiyorum.
işte bunun için bir kez daha kapının önündeyim.hala bu evdeki eşyaların yerini hatırlıyorum.yerdeki tüylü mor halı,mutfajkta setin karşısında duran su kaynatma makinesi ve karşısındaki lipton çay poşetleri.dolaptaki kaşar ve sucuk ;ve dolabın üstündeki yapıştırmalar.Ve işte orada sabahları çay içtiğim fincanlar..ya o salçalı sosis dilimlerine ne demeli? hani kahvaltıda cola ile beraber tükettiklerimiz.ama bilmiyorum herşey yerli yerinde mi? aynı sıcaklıkla mı karşılayacak bu cansız nesneler beni.Yoksa hayatlarımızda yaşadığımız değişiklikler onları da etkilemiş olabilir mi?Ben burdan gidiyorum.Ve biliyorum sen de gidiyorsun.
işte bu yüzden...işte bu yüzden son bir kez konuşmak son yemeğimi bu evlerdeki senle yemek,belki seninle bu mekanlarda son kez ağlamak istiyorum.hiç bir amaç gütmeden,kafamdaki en sade ama en yoğun duygularla karşında tanıdığın ben olarak ,benim tanıdığım senin karşında durmak istiyorum.Sanırım burda bitiyor .şu an bunları yazarken hissettiğim gibi, biz bu yaşam alanlarımızı terk ederken anıları da alıp götüremiyoruz.Bir daha buralara giremeyeceğimi düşünerek son bir bakış atıyorum.yere,tuvalete hala yerde duran bu eski halıya ..ve kesmeye yetiyor nefesimi.seni son bir kez mi görebileceğim gerçekten.o zaman seni ilk kez gördüğüm gibi olsun istiyorum herşey.gene o siyah bluzunu giy,gene şu an bende duran yuvarlak siyah kolyeni tak,ben gene malboro mentol içeyim gene bahçeliye gidelim olmaz mı :) herşey başladığı gibi bitsin ,başlangıcı tekrar yaşayıp burdaki son işlerimizi yapıp,aynılarını yenden yapmamak üzere terk edelim arkamızdakilere..
ama gene de konuşabilmek istiyorum senle hala,ama bu sefer içimde barındırdığım o çekinceleri yaşamak istemiyorum.sadece konuşabilmek istiyorum.ne de olsa tek yapmamız gereken sadece konuşmayı sürdürebilmek.işte bu yüzden çaldım kapını.son bir veda için

30 Mayıs 2009 Cumartesi

yaz programı

bu yaz boş vakiti olanlar için süper bir yaz olacak;
formula 1 türkiye ayağı dışında gelen çok başarılı müzisyenler var;
Leonard Cohen , Loreena McKennitt ,Patricia Kaas ,Dream Theater ve bunlara ek olarak bir de unirock festivali var; Amon Amarth,arch enemy,rotting christ hatta kreator..en son da testament gelecek.parası olana yaz bu yaz yaza.ama bir de parası olsa ya da olmasa bile gene de her koşulda gidemeyecek olanalr var.Mesela sanırım ben aptal olduğum ve yaz okuluna bir sürüd ers bıraktığım için gidemeyeceğim.ya da gidewrsem nası gitcen çok merak ediyorum.neticede bu kadar aylaklık etmek evet bnm tercihim ve benim sucumdu ve sanırım artık bir şeylerin cezasını çekme vakti geldi.ve ben bu cezayı istemeye istemeye çekeceğim.

29 Mayıs 2009 Cuma

2 belki 3 sene sonra

Bayağıdır yazmıyordum bloga.sanırım yeni kurulan grubumla haberleşip karar almak için açtığım dipğer blog buraya yazma isteğimi kaçırdı.ama az önce saçma sapan başkalarının bloglarında gezinirken yeni şeyler yazmak istediğimi fark ettim.Aslında belki de başkalrının yazdıklarını okumak kendim hakkında yazmaktan daha zevkli.çünkü sürekli yeni insanlar tanımaktan hoşlanan ben bu amacıma kimseyi rahatsız etmeden böylece ulaşabiliyorum.Fakat şunu da fark ettim ki ben de yazmazsam burayı okumaktan zevk alanlar ne okuyacak ?

GErçekçi olmak gerekirse bir ara rast gele benim blogumu okuma ihtimali olan insanları düşününce acaba ingilizce yazsam da bu ortak dili bilen herkes kullansamı dedim ama dürüst olmam gerekirse cesaret edemedim buna.aynı cümleler aynı bağlaçların olduğu ifade yeteneğinin palangalarla büküldüğü bir yazı sunmak istemedim insanlara.

başlığa gelince...Birisi vardı hayatımdan ve çok zor çıkarabildim hayatımdan,ama bayadır çıkarmış,etrafımdan silmiştim onu.bunu yapabilmekte ki temel başarımda sanırım benim ona karşı hala hissettiğim yakınlığın artık beraber olmasak bile onun tarafından hiç karşılık bulmadığını zannetmem ya da fark etmemdi.Ama bugün, seneler sonra bana bu kadar sıkı sarılıp,benim onu gerçekten içten kutlayışımı anlayıp, bunu samimiyetime ve gerçekten onun için sevinmeme yorup, sonra da aynı içtenlikle karşılık vermesi çok mutlu etti beni.Hani kendi kendime dedim ki ,eski çiftler acaba herşey bittikten sonra bile dost olabilirler mi ? Bir anlık bu heyecan; geçmişi tekrar paylaşabilmenin ve o eksik sayfaların,artık konuşulmamak üzere karşılıklı ama birbirinden habersiz olarak verilmiş sözlerin tekrar gün yüzüne çıkabilme ihtimali hoşuma gitti. Sanki o an ,canım sıkıldığında gayet arayıp ne yapıyorsun sinemaya gdelim mi ya da dışarı çıkıp dolaşalım mı dediğimde bundan rahatsız olmayıp,beni de yanlış anlamayacak bir dostumu kazanmış gibi hissettim.Dost olmalk zorunda da değiliz aslında,sonuçta paylaşabilceğin zaman gittikçe yok olunca dostluğa uzanan köprü de sanırım yıkılıp gidiyor.Ama bunda bizlerinde suçu yok değil.

Mesela bugun,tüm bunlardan sonra gidip güzelce yanına oturup onunla konuşup eskisi gibi güzel vakit geçirebilir,zamanı geldiğinde de kalkıp dersimi çalışabilirdim.Cok geç dank etti kafama,eve geldikten sonra.neden yanına oturup onun bana belki farkında bile olmadangösterdiği bu şinsani sıçaklığa daha güzel şekilde karşılık veremedim ki?neydi beni engelleyen.sanırım yanlış anlaşılmaktan korktum.bilemiyorum.

Neyse ki ona da dediğim şekliyle çekirdek tayfa olarak bir arada toplanıp en güzel yemekleri evimde vereceğim davette yer ve en guzel anları geçirirebiliriz de,güzel bir veda etmiş oluruz birbirimize.iyi ki akıl edip de bu yemek işini ortaya atmışım.zira orda gösterdiğim tutukluğa ve soğukluğa pişmanım çok

22 Mart 2009 Pazar

koku

birileri vardı hayatımda ve de onların kokuları..
ne yazık ki zaten kokuya hassas olduğum için unutamadım o kokuları
şimdi biryerlerden esen rüzgar daima burnumun ucunu okşuyor o kokularla
bilemedim aklımda kalan kokular mı yoksa kokuların sahibimi
sahiplere ait anılar mı kokulara ait anlar mı
ve alıştıramadım kendimi her seferinde dönüp acaba mı diye bakmaya
her ne kadar o anda orda olmaları imkansız olsa da ,o an o kokunun sadece onlara ait olduğunu zannediyorum anlık olarak
ve uzak tutmak istemiyorum kendimi bu histen
belki olur da dünyaya ait tek algım burnum kalır da, ihtiyacım olanları belki sadece burnum yardımıyla bulabilirim diye

richard william wright


kimisi anmak için ölüm yıldönü, doğum günü gibi saçma sapan ve herkese önceden defalarca hatırlatma yapıldığı anları bekler ama ben seni şu anda anıyorum.seni görmeye en yakın olduğum o ağustos gününde neden hollanda da olup da ingiltere de olmadığımın hesabını kendime sorarak defalarca ya da neden en azında hollandadayken bile tüm bu olandan bitenden günler önce haberim olmadığının hesabını...en azından gişedeki o kadına defalarca yalvarıp ayakta izlememe izin vermesini sağlayabilirdim tüm şovu.gene de demek kiçok gençmişim hissettiğimi zannettiğim tüm o duyguları gerçekten hissedilmke için.
huzur içinde uyu

hiç düşünmemiş olmalıyız

hiç düşündünüz mü?
- yapmak istediklerimizi yapamamızın
- tanışmak istediklerimizle tanışamamızın

- kusmak istediğimizde kusamamızın
-kumak istemediğimizde kumamızın
nefretimizi

-merhamet dilediğimzde bulamamamızın
-bulduğumzuda doyamadığımızın

-bizi biz yapan anne ve babamızı seçme şansımızın olmayışının
-istesem bile onları seçemeyişimizin
-baba modelimizle hiç tanışamayaşımızın
-ve onu bilgisayarından görsek bile bir ebeveyn kadar benimseyişimizin
-bizim de tanımadığımız bu ebeveynler gibi olmak isteyişimiz

-çalmak istesek bile çalamayışımızın piyanoyu

ve bu ve buun gibi hayallerin ve isteklerin
ve bir tutam içkinin
ve bir yudum zevk veren yabancı maddenin

......bizde yarattığı,bize kazandırdığı ve bizden götürdüklerini

ve şu an aşık olduğımuz ama ilerde aşık olamayacığımız ve asla ulaşamayacağımız o kişiyi

19 Ocak 2009 Pazartesi

belliydi böyle olacağı

aynı anda parçalanan iki hayattan birisi aryılıktan sonra diğerine göre daha çok yıprandığını,artık asla eskisi gibi olamayacağını,hayatını düzene koyamayacağını,öpmekten,cinsellikten hatta karşı cinsten bile tiksindiğini iddia edince,
,,,,,evlenmeyeceğini, sevgilisi olmayacağını ve bunun gibi daha bir çok travma öncesi ve travma sonrası saçma düşünceleri gereksiz acındırma yöntemleriyle harmanlayıp,karşısındakinin de acı çekmesini sağlamak,belki karşısındakinden yediği kazığı ona geri sokabilmek ya da hala karşısındakini sevdiği için başına bunların geleceğine gerçekten inanması ve ona aksi söylendiğinde ,bu duruma tamamen karşı çıkması,,
hem bana bir kez daha ben sana dememiş miydim dedirtiyor hem de havva ya da lilith'den bile önce aldıklarına inandığım genlerin, evrimin hangi safhasında hangi orangutan öncesi tek hücreli canlıya ait olduğunu düşündürtüyor bana.ve düşündükçe çıldırıyorum.

biz size dememiş miydik,yaparsınız yaparsınız çatır çutur devam edersiniz hayatınıza.sizde bu göt sizde bu kuyruk sallama yeteneği olunca hem tükürdüğünüzü yalarsınız hem de bizlere bile yalatırsınız.noldu o göz yaşları,noldu nefessiz kalan dudaklar,ses tellerine çarpamayan,çıkamayan kelimeler,noldu boğazda düğümlenen dışa akmayan ama içi ıslatan göz yaşları? hepsi yok oldu.biz demiştik yok olcak diye zaten size.aranın aranın,bulmussunuz işte,bulamayanlarınız da arasın,yapsın ama zorunda kaldım desin. siz varya siz çok iyisiniz çok.biz dememiş miydik size yaparsınız diye.

13 Ocak 2009 Salı

hava alanı

düşünsenize 1-2 saat önce eşiniz anne babasıyla kavga etmiş.sizin zorunuzla hava alanına gidip onlarla arasını düzeltmeden ayrılmamaya karar vermiş.siz ona sadece bir şans öpücüğü verip havaalanının içinde uçağını bekleyen bir yolcu gibi dolanıyorsunuz.içerdeki gloriadan bir kahve alıp,büfelerdeki magazinlere bakıyorsunuz ve omuzunuzda da giyiminize hiç uymayan ama eşinizin size zorla verdiği bir bayan çantası var.uçağın kalkış anonsu yapıldıktan sonra eşinizi tek başınıza bir banka oturup inen kalkan uçaklara bakarken görüyorsunuz.hiç tepki vermeden yanına gidip oturunca,aradan 5-10 saniye geçmesini bekliyorsunuz ve o ana kadar eşinizin fark etmediği ama onun yanına gitmeden önce almış olduğunuz çikolata ve vanilya soslu kahveyi tek bir söz bile söylemeden veriyorsunuz.o içinden bir yudum aldıktan sonra size dönüp bakıyor ve o günkü en güzel gülüşünü minnettarca size hediye ediyor.belli ki arasını düzeltmiş.iyi ki onu bu konuşmayı yapmaya zorlamışsınız.

Müneccim boku diyesicesi seni

(http://resimler.haberler.com/haber/383/ab-fal-kriteri-getirdi_o.jpg)
Sanırım benim yapmayı sevmediğim bayram ziyareti silsilelerinden birisiydi.Bu son bayramda -ki kendisi erkek çoçularının kesilmemesi için başka canlıların kesilmesine göz yuman bir bayram- ortanca teyzemin ziyaretine gitmiştik. Teyzem kapıyı açar açmaz üstüme koşup,80lik halamın yaptığı gibi her yerimi öpmek uğruna yalamıştı.kendimi kanişi tarafından sevilen bir kaniş sahibesi gibi hissetmiştim.teyzemin ve benim cüssem karşılaştırılınca bu benzetme daha dakomik oluyor :)

sonra ben patavatsız olduğum için,
-"ne bu be,nerden çıktı,hamile misin sen yoksa" demiştim.
teyzem bana garip gelen bir ses tonuyla "nerde olum,keşke" deyince de,"hamilesin sen fark etmemişsin daha" demiştim ve muhabbet kapanmıştı.
şimdi öğrendim ki, teyzem ailedeki diğer kadınlar gibi yağan karın neden sulu yağıdığını bile kafaya takıp uyuyamayanlardan olduğu için erken menopoza girmiş.aylar önce.ve doktor hiç uğraşmayın boşuna demiş.teyzemin bana verdiği o buruk cevap meğer o yüzdenmiş.
ama üzülmesine gerek kalmadı zira demin şans eseri öğrenmiş ki hamile kendisi.
Bu durumda itina ile kayfe falınıza bakar,alnınıza koyduğum bir avucumla 3 külhu 1 elham çaktım mı yıldızınızı bile yükseltir,evde kalmışlara koca,karı dırdırı çekenlere dilsiz karı sadece 1 muska yardımıyla bulunur.üstelik 3 muska yaptırana 1 muska benden.
ha kel olsam kafama sürer miyim? Benim dedem bile daha saçını boyamaya başlamadı be,dayılarımında benden çok saçları var. ;) Anadın sen onu !