14 Aralık 2009 Pazartesi

zaman


Eski fotoğraflar buldum, hepsi bir yerlere dağılmışlar.Ama hepsini ben dağıtmışım.Dağıtmayı becerebilmişim.Hepsi eskiden bakamadığım yerlerdeler şimdi.Bugün bakabildim ama yarın belki tekrar yasaklanacaklar.Oysa ne güzel kareleri almışlar içlerine. Her biri farklı renklerde ve her biri farklı karelerde farklı insanlarla. Şöyle bir düşündüm de ne kadar fazla harcamışım onları. şimdi saklamaya çalışıyorum ama hiçbiri bana ait değil artık.
Nedense hepsinin arkasında çok güzel bir manzara var,ve en önde duran bir odak noktası.arkaya bakınca başka yerdesin ama öndekine bakınca bambaşka bir hayatta.
Ama ne arkadaki yer var şu an benim için ne de öndeki nesne.



Bazen şöyle bakınca ne kadar çabuk geçmiş zaman deriz ya,gerçekten çok çabuk geçmiş.Daha ne akdar çabuk geçer bilemem ama beni çok rahatsız eden kısmı,yaşadığım anda çok yavaş ilerlemesi,taki geçip gittiğini hatta çok çabuk gittiğini fark edene kadar.

Ne kadar güzel demişler;
"Sıkıcı bir günün saniyelerini sayarken geçmesi için zamanın,
boşa harcıyorsun vaktini
tepiniyorsun bir karış toprağın üzerinde
ve bekliyorsun birisinin ya da bir şeyin sana yol göstermesi için

Sonra koşmaya başlıyorsun zamana yetişmek için,
Yakalamak için Güneş'i
Ama O batıyor ve tekrar doğuyor arkandan
Güneş aynı güneş ama sen daha yaşlısın artık
kısacası ölüme bir gün daha yakın"
Ben Almanya'ya gitcem,Yunanistan'a ,bir de İspanya'ya.Bir ara da Kapadokya ve Efes

5 Aralık 2009 Cumartesi

mükemmel aşk


biraz tanıyanlarız bilir tropikal tatları ne kadar sevdiğimi,bunların içinde de taa Antalyalarda bile tatilimizin ortasında alıp, çekiç ve çiviyle bile kıramadığımız hindistan cevizinin yeri ayrıdır.buna bağlı olarak bir de Malibu'nun tabii ki.

geçenlerde ablam yine bilmem nerelere gittiği için ,oralardan bir dünya çikolata getirmiş.bayram ziyareti sırasında evde gördüğüm bütün tatlılardan en beğendiklerim üzerine eğemenliğimi kurup vücudumla bir bütün haline getirircesine sarmaladım onları.bunların içinde tadını ilk denediğim anı asla unutmadığım hindistan cevizli RAFAELLO da var.inanılmaz güzel bir tatlı.ağzınızın içinde geçirdiği en saniyede farklı bir tat sunuyor size.önce hindistan cevizi,sonra beyaz çikolatanın yumuşak aroması sonra alışageldiğimiz siyah çikolatamsı tat.ısırdığınız anda ufak bir boşluk çıkıyor.tam içinin hepsi boş derken bir fındığa rastlıyorsunuz.doya doya yiyin efendim ,afiyet olsun

Yapım Aşamasında

Şu sıralar sanki yapacağım çok fazla iş yokmuş gibi yeni bir karar aldım.O dda bu sayfayı yenilemek.Yazı karakterinden ,punto boyuna ,arka plandan, renk çeşitliliğine ve ,blog şablonuna kadar.Özellikle şanblon değişikliği konusunda nerden yardım alacağımı henüz bulamadım,ha bir de şu blogroll var.Yeni yeni gördüm onu insanların sayfalarında ,ve acayip hoşuma gitti .acaba onu da mı eklesem diyorum.

tabii ki şunu da eklemekte yarar var; kendimi biraz tanıyan ben bu kararları aldım ama ne zaman başlarım bilmem,hatta bu böyle kalır büyük ihtimalle.çünkü yapacağı işler birikince,yüzünce sivilce çıkartan,bir sonraki evrede evinin tavanı bile dahil olmak üzere evini temizleyen ve işlerin en çok sıkıştığı son 2 günde de yeni kitaplar alıp,yeni filmler izleyen benim en kolay kaçış yolum ne de olsa farklı alanlara ilgimi dağıtmak.

4 Aralık 2009 Cuma

kız sendromu

bazen iyi ki şu aralar kız arkadaşım yok diyorum;
şu an yurtdışında olan arkadaşlarımın %75inin kız arkadaşı var,ve bu erkelerin kaç tanesi internet üzerinden ayrı kaldıkları kız arkadaşlarına dönecekleri günü sayıyorlar tahmin edin ...sıfırı. peki aynı oran kızlarda kaç? %100....
gereksiz dramatik aşk böceği zayıf karaktersiz kimseye bağlanmadan yaşayamayan sağda solda yer kaplayan yaşam formları

sıkıntı

maalesef ki karar vermek zorunda kaldım; ben bu okuma işinden çok sıkıldım artık.okuma dediğim boylu boyunca uzanıp eline çayını,kahveni alıp kitap okumak değil.bu lanet olası derslere çalışmak.yani anlıyorum; evet herkesin yapacağı bir sorumluluk var ve benimki de bu.ama siz çalışanlar gerçekten bizden daha şanslısınız.ha ilerde çalışınca şu zamanlarıma teşekkür edebilirim ama kesinlikle imrenerek anmayacağım şu anımı.siz anabilirsiniz faka t bu benim yapacağım anlamına gelmez.hiç öyle ah be çocuğum bak şimdi diye tepeden bakan 65lik moruk tribine de girmeyin.çünkü insanlar mutlu,evet çalışıyorlar ve çalıştıkları kadar harcıyorlar yapacakları edecekleri belli.bir karşılığı var.benim yaptığım şeylerin kısa vadede hiçbir karşılığı yok.ayrıca baskısı çok.robot gibi yaşamak ya da çalışmak derler ya,kusura bakmayın ama ben tam piç gibi yaşıyorum.yani piç burda hoş kaçmadı ve doğru kelimede değil ama cümlenin akışına en sert o uyuyor diye kullandım.sabah kalk, kahvaltı yaaprken tv seret ,okula git ders çalış.hoca kaprisi çek,götü kalkık asistana kibar davran ki sana ilerde yardımcı olsun kıyak geçsin.bize anlatacağı dersi sabahın 4 ünde kalkıp kitaptan çalışıp bunu bize anlatan sonra da aynı şeyi bizim yapmamızı bekleyen ,ama bizim aynı onun gibi 6 ders daha aldığımızı unutan sikko-idealist hocalarla kendini karşılaştır.sikiyim ben böyle hayatı ama

Tanrı ile sohbetler

az önce internet üzerindeki forumlarda dolaşırken sürüklene sürüklene dinle ilgili bir tartışmanın içinde buldum kendimi.konu aslında "the root of all evil" ve "zeitgeist" adlı belgeseller ve insanların fikirleri üzerinde giderken birden bir tartışma doğmuş. ben de kopyala yapıştır yöntemi ile buraya taşıyorum.biliyorum -daha doğrusu tahmin ediyorum ki- çoğunuzun bu kavramlarla ilgisi yok,ilgisi olsa da okumaya ya da kafa yormaya üşeniyorsunuz.belki ne yazık ki bizim anlamaktan çok uzak ve bizim kültürümüze çok yabancı olan arapça etkisinden dolyıdır bu.ama ilginizi çekerse buyurunuz okuyunuz;
tartışma bir internet sitesinden alınmış.oradaki arkadaşların herbirine teşekkür ederim ama gizlilik ilkesine sağdık kalacağım için referans göstermeyeceğim;

ALINTI ;

“Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur.
Sonra göğe istiva edip de onları yedi gök olarak
düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir. „ (Bakara Suresi, 29)

ms 600 lu yıllarda gokyuzun 7 kat oldugu belirtiliyor biliyoruzki o tarihte bunu bilmek imkansiz o zamanin teknolojisi gore,gunumuzde atmosferin 7 katmandan olustugunu biliyoruz


"Göğe gelince, onu biz ellerimizle kurduk. Hiç kuşkusuz, biz, genişleticileriz" Zariyat Suresi 47. ayet

genisleticileriz derken bilimi takip edenler bilir bigbang teorisine gore evren genislemektedir

ALINTIYA CEVAP

bakara suresi 29. ayet bilimle ilgili bir ayet değildir. çünkü orada (ve kuranın diğer kısımlarında) bahsedilen 7 kat gök bütün evrendir. bir katında yıldızlar vardır bir katında başka şeyler vardır falan. ancak 7 kat olan bütün evren değil sadece atmosferdir. eh, yıldızlar ve diğer gök cisimleri atmosferde olmadıklarına göre bu ayet bilimsel bir anlam taşımaz (hatta bilimle çeliştiği bile söylemebilir).



Zariyat Suresi 47. ayet ise:

Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter. (diyanet çevirisi)

Bir de göğe bakın Biz onu kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki Biz onu genişletmeye de malikiz. (elmalılı hamdi yazır çevirisi)

Göğe gelince, onu biz ellerimizle kurduk. Hiç kuşkusuz, biz, genişleticileriz. (yaşar nuri çevirisi)

Göğü Biz çok sağlam bir şekilde bina ettik, onu genişleten Biziz. Çünkü Biz geniş kudret ve hakimiyet sahibiyiz. (suat yıldırım çevirisi)


görüldüğü gibi yaşar nuri dışındaki hiçbir çeviride "genişleticiler" lafı geçmiyor. diyanet çevirisinde ise genişlemeden hiç bahsedilmiyor (aslında sırf bu bile kuranın ana dili arapça olanların bile kuranı tam anlayıp çeviremediğinin bir ispatıdır. çeviriler arasındaki tutarsızlık çok bariz bir biçimde ortadadır).

yaşar nurinin kuranı hoş göstermek için kuranda yaptığı değişikliklerin haddi hesabı yoktur. (suç işleyen kadına hafifçe vurun çümlesini bile komple kurandan çıkartmıştır kendisi).


gelelim bence en doğru çeviri olan elmalılı hamdi yazırın çevirisine:

"genişletmeye de malikiz" demek genişletmeye gücümüz yeter demek. buradaki genişleme ile anlatılmak istenen gezegen ekleyerek yapılan bir genişlemedir. yani big bangdaki harekete dayalı kendi kendine sürekli bi şekilde genişlemeden ziyade;

"biz o kadar güçlüyüz ki evreni bile genişletebiliriz" anlamı vardır.


neden bir çok yerde tanrının bizzat kendisi (yani "ben") yerine çoğul konuşması (yani "biz" demesi) da ayrı bir konudur.