23 Nisan 2008 Çarşamba

balık kültürü

hiçbir zaman sevmese de güneşi, her zaman karanlıkta yaşamayı ve güneşin uyanışıyla uyumayı hayal etse de artık
gunesin ilk gulumseyişiyle o da uyanıyordu sabahları.ne bir heyecan ne de bir merak vardi yeni günün getirecekleriyle
ilgili.ama tam da buydu onun istediği.sakin ,dingin ve olup biten herşeye hakim bir hayat.kendi etrafında yarattığı çekirdek
aile kavramıyla gayet mutlu ve sıradan geçiyordu hayatı.önce elindeki tüm parasıyla aldığı kerestelerden bir yuva yapmıştı
kendine ve hayalerine, içinde yaşamak için.arda kalan birkaç keresteyle de ufak bir tekne.daha büyüğünü istemiyordu
çünkü kaybetiklerini düşününcene daha fazlasını denemek daha fazlasına sahip olmak istemiyordu.çünkü onun ilk yuvası
evi değil bu ufak teneydi.zamanının çoğunu geçirdiği,balıklarla konustuğu ve denizin sesini dinleyip ondan ders aldığı eviydi bu.
geceleri uğradığı kulübesi ona rahat bir uyku sağlasa da o biliyordu asıl huzura bu teknede sahip olduğunu ve bu tekne olmasa
mutlu olamayacağını.limandaki ilk zamanalarında o da tıpkı diğer balıkçılar gibiydi.gunesin ilk parıltılarıyla yola cıkıyor ve gunes
batarken dönüyordu.ama cok uzun sürmemişti diğerlerinin onu farklı olduğunu anlamaları.çünkü cıktığı balık avından siftahsız
dönüyordu her seferinde.ama onu amacı balık avlamak değil onlarla vakit geçirmekti.diğerlerinin bunu anlaması zordu biraz.
bu işi meslek olarak yapmanın aksine o hayallerini gerçekleştiriyordu çünkü.ve balıklar; çoğu zaman onunla konusan,
onun dertlerini ,geçmişini ve hayallerini dinleyen balıklar zamanla o kadar sevmişlerdi ki onu ,oltasını suya atmamasına rağmen
ona yardım etmek için teknesine çıkıyor,önce dostluklarını sunuyor sonra da onun masasına misafir oluyor ve görevlerini
yerine getirdikten sonra onların bu hayattaki işlevi bitiyordu. bunu siz de anlayamazsınız çünkü hiçbir zaman ne balıklara
dostluğunuzu sundunuz ne de bir balıkçı olduğunuz.bir balığın bakış açısından da dünyaya asla bakmadınız.ama
buydu onun ve balıkaların istediği,onlara arzu ettikleri değeri vermek,onları sevmek, beslemek ve onların beklentilerini karşılamak.
böyledir balıkların dünyası siz onlara birşey sunmadan onlar size asla birşeyler ikram etmezler.ama eğer bir balık size
birşeyler ikram ettiyse bu ikramı kabul etmemek balık kültüründe işlenmiş en büyük şuçtur.çünkü onların hediyesini beğenmemiş
,ikramlarını geri çevirmiş olursunuz eğer bu ikramları kabul etmezseniz.balık diye adlandırıp geçtikleriniz,sizden daha büyük
ve daha gelişmiş bir medeniyetin içinde yaşamaktadırlar.onlar binlerce farklı tür ve binlerce farklı hayat olarak aynı dünyada
,suyun dünyasında, kavga etmeden birbiriyle yaşamayı bilmişlerdir yüzyıllarca,insnaların aksine.

2 yorum:

Köşenin Delisi dedi ki...

hoşgeldin balıkçı, özledik :) Teknede bize de yer var mı?

Unknown dedi ki...

böhüü balık'ım... :(