8 Mart 2007 Perşembe

Kulağımda bir ses, ağzımda bir tat olarak kalanlara



Nasıl işler bu hale geldi hiç anlamadım. Bazı konular nasıl da kontrolümüz dışında gelişiyormuş. Bir anlık sinir sebebiyle ve tüm o iletişim imkânlarını kullanmayışımızın sonucunda artık yok(um)sunuz. Tüm geçmişimiz ve güzel anılarımız nasıl da yok oldu. Sizi bilmiyorum ama ben üzgünüm. Geçe ter içinde uyanıyorum, çoğu sabah güne kötü başlıyorum gördüğüm rüyalardan dolayı ve bunun tek sebebi gene bizleriz. Tüm geçmiş yok oldu, tüm o anılar, yüzümüzde tebessüm oluşturan tatlı resimler yok artık. Sadece hatırladıklarımız var. Eskiden hatırlayarak gülerken, sizi bilerek, size güvenerek yaşarken; bir aralar sizi hatırlamak istemedim. Hatırlasaydım acım büyüyecekti. Yetemeyecektim kendime. Önce kendime yetmeyi öğrenmeliydim. Kızacaktım sürekli sizin sesinizi duyduğumda. Kızmak zorundaydım da. Yoksa yokluğunuzun acısı daha derinlere inecekti. Artık kızamıyorum, yolda yürürken bir bankamatik, bir gazete, bir dergi, bir barda sizi andıran bir yüz, bilgisayarımdan silemediğim fotoğraflarınız hep sizi hatırlatıyor. Müzik dinleyemiyorum. Her şarkı ama her şarkı beni size götürüyor. Belki de gitmek istediğim için size. Artık size ulaşmanın tek yolu onlar.

Ama ulaşamıyorum. Cümlelerim kopuk olacak aradığımda, sesinizde bendeki heyecan olmayacak hatta belki telefonu mu bile açmayacaksınız. Mail atsam yargılanacağım, anlaşılamayacağım çünkü anlamadınız beni. Anlasaydınız hatta dinleseydiniz böyle olmazdı. Dinleyenleriniz olmadı mı? Bir taneniz dinledi sadece biriniz, o da ne yaptıysa haklıydı ama o da anlayamadı tam olarak, benim zamanında beslediğim korkular onun oldu. Tüm uğraşlarıma rağmen kulak asmadı bana çünkü benim düştüğüm duruma düşmekten korktu, umarım düşmemiştir. Düştüğünden eminim ama yıpranmamasını ummaktan başka çare yok. Sadece haberlerini duyabiliyorum buradan.Peki, neyin üzerimize kurmuşuz biz her şeyimizi?

Hani önemli olan bir araya geldiğimizde kaldığımız yerden devam etmekti. Evet, edebilirdik ama etmek istemediniz. Ben konuşmaya, göz bebeklerinizin içine bakmaya çalıştıkça siz kaçırdınız gözlerinizi. Ben size anlatırken yaşadıklarımı bıraktığım yerden siz bana anlatamadınız. Ben duydum sesinizi ama siz başkalarına bakarak anlattınız. Niye bakamıyordunuz bilmem, haksız olduğunuzu düşündüğünüzden mi yoksa suratımı görmek bile istemediğinizden mi? Cevabı siz bile bilmiyorsunuz. Peki, niye dinlemediniz beni. Bir de benden dinleseydiniz tüm o olan biteni. Her birimiz diğerimizi el üstünde tutuyorduk, haksız olduğumuzu bilmemize rağmen savunmuştuk birbirimizi. Ama konu bizlerin arasında olunca hislerinizle hareket ettiniz. Yaptığınız hatayla tüm üstünlüğünüzü kaybettiniz. Ben nasıl vazgeçtiysem siz de vazgeçtiniz. Artık hepimiz en aşağıdayız, en çok hak ettiğimiz yerde.

Hani ben asla gitmemeliydim ne olursa olsun yanında olmalıydım, senin sen gibi bir tek anlayan ben vardım ve daha neler neler… Bunlar anlık hislerle söylenmiş sözler değildi, bildiğin(m) gibi bunlar gerçekti. Gerçek dostluktu silinip atılmaması gereken. Destek olmuştuk birbirimize, hiçbir konuda fikir ayrılılığı yaşamamıştık. Eğer inkâr edersen yanılırsın. Ama gurur her şeyin önüne geçti. Kaybedileceklerin arasından bir seçim yapıldı ve kısa bir anın mutluluğu, upuzun bir geçmişe kesildi. İkimizde hak ettik bunu, eğer yanılmıyorsam, eğer değişmediysek, bir şeyler eksik ve bu eksik taraflarca hissediliyor. Dönüş çok zor, yılların geçmesi lazım gibime geliyor. Hatta unutulmadan yıllar geçse bile bir sonuç geçmez elimize.

Bizlerin değişmesi lazım, önyargılarımızdan kurtulmalıyız. Eleştirildiğimizde sinirlenmemeli, açıkça konuşabilmeli, çekip gitmemeli, inanmalıyız. Kaçınız benim kadar düşünüyor? En fazla iki. Keşke yanılsam. Sanırım burada olmaktan kaynaklanıyor bu kadar düşün
mem, bu kadar kafa yormam, sürekli kendimle hesaplaşmaya çalışmam. Ama siz birbirinizle eğlenirken, muhtemelen bıraktığınızı bulurken ben her şeyin bu kadar değişmiş olmasından korkuyorum. Tutunamıyorum. Tutunduğunu zannetmek önemli değil bilinçaltı devreye girdiğinde salt gerçekle yüzleşiyorum. Size göre yüzsüzlük yapıyor olabilirim ama olan biten her şey yanlış, ama hata yapan belli değil. Kendi sorumluluktan kurtulmak için başkalarını suçlamak ne kadar kolay. Yüzleşmekten kaçınmak ne kadar sık tercih edilen bir şey.

Hepinizi çok özledim

Beyond he horizon of the place we lived when we were young
In a world og magnets and miracles,
Our thoughts strayed constandly and without boundary

Somewhere like a scene from a memory
There’s a picture worth a thousand words

2 yorum:

Köşenin Delisi dedi ki...

şarkıyı da ekleseymişsin ne güzel olacakmış :)

Acılı bi dönem gibi görünüyor, umarım çabucak atlatırsın...bazen dostluk dediğimiz şeyler bile aslında sadece "o dönem ihtiyaçlarımızı" karşılayan derin arkadaşlıklar oluyor, öyle mi acaba bu bahsettiğin de... bilemedim...

aLCHEMY dedi ki...

Acılı bir dönem değil ,sadece her zaman aklıma gelenler.Şu anda etkilemiyor işte siz de görüyorsunuz ama etkilediği ve etkileyeceği daha çok anlar olacak eminim.yeni yazabildim sadece.daha fazlası da vardı ama olsun,yeter bu kadar.

Şarkı iki tane var orda ,birisini hemen anladınız ama diğerini anlamadınız :) hade bulun bakalım..